ECA, Ekrem ve Cahit Elginkan kardeşlerin, babaları Ahmet’in adının baş harfini de katarak temellerini 1950’lerde oluşturdukları marka... Bugün aileden hiçbir várisi olmadan, Elginkan Vakfı tarafından yaşatılıyor. Küçük kardeş Cahit Elginkan, 1965 yılında bir deniz kazasında öldü. Şirkette her zaman başı çeken Ağabey Ekrem Elginkan 1999’da öldüğünde Elginkan topluluğu 20 şirkete sahip büyük bir kuruluştu. Elginkanlar her zaman kapalı bir kutu gibiydi.
Ekrem Elginkan hayatı boyunca hiçbir gazeteye röportaj vermemişti. Türk halkı çok tanıdığı bir markanın sahiplerini hemen hiç tanımadı. Bu vakur patron, hayatını şirketlerine vermişti. Tüm kararları yazılı arşivinde tutar, belgeleri yeşil kalemiyle attığı parafıyla onaylardı. 1970’te yaşanan 15-16 Haziran olayları sırasında, işçilerinden duyduğu bir slogan ağrına gittiği için şirketini tam 24 yıl fabrikalarına adım atmadan yönetti. İki kardeş de evlenmediği ve çocuk sahibi olmadığı için şirketin başında artık aileden kimse yok. Zaten Ekrem Elginkan da vasiyetinde şirketi Elginkan Vakfı’na bırakmıştı. Hem ailenin hem de bu büyük topluluğun hikayesini Elginkan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Balıkçı’dan dinledik.
Manisalı Anne Ümmehan ve Bulgaristan göçmeni baba Ahmet Elginkan’ın oğulları Ekrem 1924’te, Cahit 1926’da dünyaya geldi. Çocuklukları İzmir Varyant’ta geçti. Ekrem Elginkan, İzmir Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gider. Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel’le aynı dönemde, 1948 yılında makine yüksek mühendisi olarak mezun olur.
Ekrem Bey askerlik sırasında yaptığı tesisat mühendisliğini profesyonel iş alanına dönüştürmeye karar verir. Kardeşi de aynı üniversiteden inşaat mühendisi olarak mezun olmuştur. 1951’de Ankara’da, Ekrem Elginkan Mühendislik Bürosu’nu kurarlar ve taahhüt işlerine girişirler.
Türkiye’de çok değişik yerlerde baraj, yol, gölet, PTT’ye ait bazı binaların kazan dairesi işleri, şehir içme suyu isale hatları gibi işler yaparlar. 1957’ye gelindiğinde Türkiye’de döviz sıkıntısı, su tesisatında kaliteli malzeme bulunamaması Ekrem Bey ve Cahit Bey’i valf ve batarya üzerine çalışmaya yönlendirir. İstanbul Maltepe’de ECA’nın temeli böyle atılır.
Ekrem ve Cahit, babalarının ismi Ahmet’in de baş harfini kullanarak ‘ECA Presdöküm Sanayii Limited Şirketi’ ile sanayiye adım attılar. Ancak Cahit Elginkan’ın yaşamı şirketler grubunun ne kadar büyüdüğünü görmeye yetmez, 1965’te 34 yaşında Kilyos’ta bir deniz kazasında ölür. Bir iddiaya göre kalp krizi geçirmiş, bir iddiaya göre ise boğulmuştur.
Ekrem Bey, yaşadığı bir olayı kardeşi Cahit Bey’in öleceğinin işareti olarak yorumlamış. Elginkan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Elginkan Topluluğu Şirketleri İdare Meclisi Başkanı İsmail Hakkı Balıkçı şöyle anlatıyor: ‘Cahit Elginkan’ın ölümünden bir hafta kadar önce de Ekrem Bey aynı yerde boğulma tehlikesi geçirmiş. Cahit Bey kazadan sonra eve abisini ziyarete gelmiş ve ‘Her işte bir hayır vardır ağabey, olmuş bitmiş’ demiş. Bir hafta sonra Cahit Bey aynı yerde öldü. Ekrem Bey sonraları bizimle konuşmasında ‘Her işte bir hayır var’ı biz anlayamadık, Allah bizi ikaz etti ama anlayamadık’ demişti.’
Cahit Bey’in ölümünden sonra Ekrem Bey işi tamamen profesyonellerle götürdü. 1967’de Elginkan Holding kuruldu. Satışlar büyüdükçe basınçlı döküm işine girildi ve 1969’da Elba doğdu. Ardından gaz armatürleri (fırın musluğu, ocak musluğu, dedantör) işine girdiler. 1970’te Manisa’da valf fabrikası kuruldu. 1972’de armatür üretiminin bir bölümü Edirne’de kurulan fabrikada sürdü. Aynı yıl baba Ahmet Elginkan vefat etti. Şirketlerin büyümesi Uşak’ta ve Bursa’da kurulan fabrikalar ile sürdü. 1978 yılında seramik işine girdiler ve Serel şirketi doğdu. Topluluk o dönemde ilaç sektörüne bile el attı. Ekrem Elginkan daha ECA’yı ilk kurduğu günlerde vakıf aracılığıyla yönetilen bir topluluk oluşturmayı amaçlamıştı, topluluğun kendi başına varlığını sürdürüp hamleler yapabildiğini görmek istiyordu. Bu hedefi 1985’te annesinin sağlığında gerçekleştirdi, Ümmehan Elginkan, ölmeden kısa süre önce Elginkan Vakfı’nın kurulduğunu görebildi.
İsmail Hakkı Balıkçı, Ekrem Bey’in son yıllarında topluluğun geleceğini tasarladığını söylüyor. ‘1995’ten itibaren Ekrem Elginkan değişik iş alanlarına yayılmaktansa toparlanmayı seçti. Amaç yatay daralma, dikey büyümeydi.’
Yüksek tansiyonu olan Ekrem Elginkan 1999 yılında beyin kanamasından vefat etti. Ne kendi ne de kardeşi evlenmişti ve başka várisi de yoktu. Vasiyetinde tüm malvarlığını vakfa bırakmıştı. En yakın akrabası olan dayısı ile, vefat eden teyzesinin kızı ve torunları mirasından hak iddia ederek dava açtılar. Davalar iki sene kadar sürdü ve sonunda Ekrem Bey’in vasiyetine uyularak şirketler vakfa kaldı. Davalar süresince şirketlerin yönetimi ‘tereke memurlar kurulu’ tarafından sürdü. 2001 yılından itibaren topluluğun sahibi vakıftı.
Üst düzey çalışanlarının ısrarına rağmen kendinden sonrasının gidişatını onlara teslim edeceği için artık işlere çok fazla karışmamaya özen gösteriyordu. ‘Kendisine onay için gelen kararları aynı gün içinde teslim ederdi, çok düzenliydi. Çok az kararda not düşerdi, o not düştüğü zaman yerine getirilmeden o karar uygulanmayacak anlamına gelirdi. Klasik müzikten hoşlanırdı. Avrupa’dan devamlı klasik müzik albümleri getirtir ve dinlerdi. Son zamanda ‘Bu işleri kotaralım da ben size klasik müzik zevki aşılayacağım’ derdi. Türkiye’de çok fazla görünmeyi sevmiyordu, daha çok yurtdışında konsere giderdi.’
Dışarıda fazla görünmeyi sevmeyen Ekrem Elginkan’ın gazetecilerle de hiç samimiyeti yoktu. ‘Hiç kimseye bir beyanat vermemişti. Sadece bir dergide ‘uyuyan dev’ diye haber çıkmıştı, orada bile Ekrem Bey’in fotoğrafı değil karakalem resmi konulmuştu. Kardeşini özlüyordu. Kardeşim olsaydı, o çok aktifti, derdi. ‘Nasıl oldu genç yaşta öldü’ diye çok üzülürdü.’
İsmail Hakkı Balıkçı’nın tahminine göre evlenmemesinin nedeni tüm yaşamını işine vermesiydi: ‘Zaman ayıramadığı için. Yurtdışına tesis görmeye gittiğinde birkaç gün tatil için kendine zaman ayırırdı. Tatil için Çeşme’de bir evi vardı oraya giderdi. Uzun süreli tatil yapmazdı. Yurtdışında da en fazla üç hafta kalırdı. İtalya, İsviçre, Almanya ve İngiltere’ye giderdi. Son yıllarında biraz daha tatile dönük seyahat ettiği de oldu. Ama ‘dünyayı dolaşayım’, gibi hevesi olmadı hiçbir zaman. Yaşantıları çok mütevazıydı. Annesi, kendisi ve bakıcıları ile birlikte yaşıyorlardı.’ Vakıf şimdi ana oğul Elginkanların İstanbul Harbiye’de oturduğu evi hatıra evi haline getiriyor.
‘Bizde kuruluşumuzdan beri yazısız hiç birşey talep edilmez. Ekrem Bey’deki arşiv kimsede yoktu. Çalışanlarına 10 sene önceki bir belgeyi çıkarıp ‘Sen şöyle söylemişsin şimdi bunun neticesi ne oldu?’ diye sorabilirdi. Kararlar holdinge gelir, o masada kabul edilir, rahmetli başkanımızın önüne gider, o yeşil kalemiyle paraf ettiği anda iş biterdi. Kişilere imza yetkisi verirken bir yemin törenimiz vardır, törende üst yönetim de bulunur. Yeminden sonra imzanın sorumluluğunu o kişiye veririz ve onun vicdanına hitap ederiz.’
Ekrem Elginkan öldükten sonra ECA Germany şirketi kuruldu ve bugün topluluğun 19 şirketi var, 91 ülkeye satış yapıyorlar. Geçen yıl 200 milyon dolarlık dış satış yaptılar.
Ekrem Bey hayattayken ‘Elginkan Holding İdare Meclisi’ olarak anılan yönetici bünye, 2003 Mart’ından beri ‘Elginkan Topluğu Şirketileri İdare Meclisi’ne (ETİM) dönüştü.
Vakfı meydana getiren mütevelli heyeti üyeleri 34 kişi. Bunların 14’ü Ekrem Elginkan’ın seçmiş olduğu değişmez üyeler, 8’i kurucu şirketlerin temsilcileri, 12’si de İTÜ; ODTÜ; Ege Üniversitesi, TSE; Makine Kimya Endüstrisi, Manisa Belediyesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı gibi kuruluşların temsilcileri. Vakfın mütevelli heyetinden seçilen herkesin kendi işi var, o yüzden herkes hayır için çalışıyor.
Hakkı Balıkçı ‘Elginkan’daki yönetim modelin Türkiye’de değil dünyada olacağını tahmin etmiyorum. Şirketlerin sahibi vakıf, netice itibarıyla bu halkın malı’ diyor.
İsmail Hakkı Balıkçı’nın ECA’da işe girdiği 1970’te sendikalar kanununun değiştirilmesine tepki gösteren ve daha sonradan 15-16 Haziran olayları olarak tarihe geçecek işçi direnişleri Ekrem Bey’i yıllarca fabrikalarından uzak bıraktı: ‘Türkiye’de bir hayli eylem yapıldı, fabrikalarda grevler oldu. İşçiler ECA Maltepe fabrikasının kapılarını kaynatmışlar, çatının üzerine çıkmışlar. Ekrem Bey devamlı o fabrikaya giderdi. O fabrikaya gelirken çatıdan bağırmışlar ‘İşçiler el ele, patronlar hergele.’ Bu lafı duyunca Ekrem Bey arabasını fabrikanın önünden döndürmüş ve çekip gitmiş. Bu olay çok ağrına gitmiş. 1994 yılındaki krize kadar, tam 24 sene fabrikalara girmedi. Günleri, ayları sayardı. ‘22 yıl, şu kadar gün oldu’ diye çetele tutardı. Sadece 1994 krizi nedeniyle moral vermek için bir kez gezdi ama ölümüne kadar bir daha da gezmedi.’
H. Ekrem Elginkan yurtdışında gördüğü bir çizgi filmden esinlenerek Bay Elmor karakterini çizdirdi. Elmor, aslında ECA’nın satış ve pazarlama şirketi. Bay Elmor reklamda tesisatçı, öğretmen gibi değişik kılıklarında mesajlar veriyordu. Bu aynı zamanda ilk özgün müzikli animasyonlu TV reklam filmiydi 1974-75’te yayınlandı. Müziğini Selmi Andak hazırlamıştı. Elmor karakteri o kadar popüler oldu ki artık maçlarda gol atamayan takımın taraftarları ‘Yetiş Elmor’ diye tezahürat yapıyordu. Ekrem Bey, Elmor markasının ECA’nın önüne geçtiğini düşünerek reklamı yayından çekti.